9 Ekim 2015 Cuma

The Answer




7 Haziran 1975, Virjinya'da başlayan bir efsanenin öyküsü. Hikayesine çöplük gibi bir evde -tabi ona ev demek ne mümkün- başlayarak kariyerinin zirvesinde, basketbol efsanesi olarak tamamlayan bir oyuncu. Hayatı hikâyelere, filmlere uyarlanacak kadar enteresan ve bir o kadar da cesur bir adamın öyküsü. Sayısız rekora imzasını atmış serseri kılıklı fakat yakınlarına göre cevher gibi bir insan, adam gibi adam!


Annesiyle arasında sadece 16 yaş fark olan Iverson'a annesinin sadece daha 15 yaşındayken hamile kaldığını çoğu kişi belki de bilmez bilemez. Çünkü çoğu oyuncuyu o an oynadıkları takımla veya o an giydikleri kıyafetle, o an ki durumlarıyla yorumlarız. Ama kimse bilmez ki bu oyuncular ne zorluklarla bu günlere gelmiş aslında kolay bir şey gibi gözüken olayların ne kadar zor olduğunun farkına varamayız. Hele de Iverson'ın öyküsüyse bu. Yoksulluk, sefaret, çöplük gibi bir yerde büyümek bir çocuk için nasıl bir duygudur, nasıl bir yaşantıdır tahmin bile edilemez görmeyenler, yaşamayanlar için belki de. Zar zor yerleştiği, gitmeye çalıştığı lisede biraz olsun düşüncelerden uzaklaşabilmek adına kendini adamaya çalıştığı bir spora Amerikan Futbolu'na merak sarmıştı Allen. Bu tutkusunu çalışarak daha da ilerletmeye çalışsa da ancak okul takımında daha fazla ileriye gidememesi onu üzen durumlardan biriydi. Ancak yeteneği mi çalışması mı eksik kalmış diye sorarsanız aslında her ikisi de değildi Iverson'ı Amerikan  Futbolu'nda ileriye gidememesinin sebepleri. Allen'ı Amerikan Futbolu kariyeri yapmaması sadece annesinin isteğiyle olmuştu. Onu bu zamanlara kadar yetiştiren ve annesini bu sefaret içerisinden kurtarmaya çalışan Allen, annesinin de isteğiyle tarihin en büyük yıldızlarından biri olacağı basketbol kariyerine başlamak üzereydi. Lisede Amerikan Futbolu oynadığı dönemlerde bu tutkusundan da vazgeçmek istemiyorken aynı zamanda annesini de kırmamak, annesinin de sözünü dinleyerek onun da isteğini yerine getirmeye çalışmak istiyordu aslında. Bir karara vararak o çok başarılı olduğu Amerikan Futbolu takımından vazgeçmedi ama aynı zamanda basketbola da yönelmeye karar vermişti. Aynı zamanda hem Amerikan Futbolu oynamaya hem de efsaneleşeceği basketbola yönelmeye başlamış ve her ikisinde de okul takımına girmeyi başarmıştı. Her iki dalda da başarılı performansıyla göze çarpan Allen, o sezon hem Amerikan Futbolu takımıyla hem de basketbol takımıyla bölgesel şampiyonluğa ulaşmanın da etkisiyle o sezon 'Virginia Liseler Arası En Değerli Sporcu' ödülüne layık görülüyordu. Fakat bu olaya çok da sevinecek zamanı olmayacaktı aslına bakarsanız. Takımıyla birlikte kutlama yaptığı sırada dışarıdan gelen ırkçı bir grup ile kutlama yaptıkları bowling salonunda kavgaya karıştığı ve çete kurmak suçundan tutuklanarak hapse atılıyordu. Bowling salonu kameraları araştırılıp tanıklar dinlense de Allen, yakın bir arkadaşı dolayısıyla 5 yıla kadar hapse mahkum edilmişti bile. O dönem yoğun baskısı ve bu olayın bölge çapından yayılmasıyla birlikte mahkeme de bu olayın ağır cezadan çıkartılarak cezasını 4.5 aya kadar indirilebilmişti. Aslında cezasının 4.5 aya kadar indirilmesinde o döneme yeni atanmış eyalet valisinin Doug Wilder'in ilk siyahi vali olmasının da bu cezanın indirilmesinde ve Allen'ın hapisten çıkmasında büyük etkisi olduğu söyleniyor. Fakat bu olayların ardından hapisten de çıkarılması ve suçsuzluğu anlaşılsa da hapis ve kavganın kayıtlara işlemesi Allen Iverson'a üniversite yollarını kapatıyordu.


Üniversiteden ümidini kaybetmeye başlamışken ona üniversitenin kapılarını açacak bir ismin de sporla alakası olması ve ona bu konuda yardımcı olacak olması yavaştan spor kariyerinin de başlangıcı olarak anılmaya başlanmıştı. Lisede oynadığı basketboldan etkilenen Georgetown Üniversitesi antrenörü John Thompson, Allen'a bir şans verme kararı almış fakat ne çevresindekiler ne de kendisi Allen Iverson'a o dönemki karıştığı olaylardan dolayı pek fazla güvenememiş fakat Allen ilerleyen zamanlarda oynadığı oyunla güven puanlarını bir bir toplamayı başarmıştı aslında. O zamanlar ona güvenmeyenleri sayısında üniversite yıllarında, güvenenlerden daha fazlaydı demek aslına bakarsanız daha doğru bir kavram olurdu. Karıştığı kavga ve hapse girmesinden dolayı sadece çevresindekiler değil üniversitenin resmi gazetesi  The hoya da dahil olmak üzere dindar ve ırkçı kesimde Allen'ın üstüne gelmekteydi. Ama ona sahip çıkan isim ise ona altta alttan güvenen ve destek çıkan koç Thompson olmuştu. Üniversitedeki Allen yüzünden çıkan karışıklık devam ediyordu fakat bunun yanı sıra deplasmana gittiklerinden ev sahibi okulların taraftarlarının Allen'a ırkçı söylemleri ve asılan, yazılan, çizilen pankartları Allen'ı yıpratması beklenirken Allen bu tür ırkçı söylemlere ve ona yapılan bu hakaretlere küfürlere sadece attığı söylemlerle karşılık vererek çoğu kişinin ağzının payını da veriyordu.



Bu yüzden de Allen Iverson'a 'The Answer' lakabı takılmış ve uzun yıllar bu takma isimle anılmaya devam etmişti. 1996 sezonunda okuduğu güzel sanatlar bölümünden ayrılarak efsane olmaya, NBA'in yolunu tutmaya başlamıştı. 26 Haziran 1996'da New Jersey'de efsane olmaya ilk adımını atarak 'Philadelphia 76ers' tarafından 1.tur 1.sıradan seçilerek NBA kariyerine adımını atmıştı. Bize ne mutlu ki onu Türkiye'de Beşiktaş Cola Turka formasıyla az bir zamanda olsa izleyebilme fırsatı bulmuştuk.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder